Çocukluğu Need For Speed oyunlarıyla geçmiş insanlar olarak bir an “Eclipse” adını duyunca heyecanlandığınızı biliyorum. Heyecanın isimle birlikte Eclipse Cross’un sürüşüne de yansıdığını ufak bir spoiler olarak vereyim ve konuya direkt girelim. Mitsubishi, C Crossover segmenti için yeni bir kan arayışını ortaya koydu. Tabii kullanılan motor neticesinde bu segmentteki dizel rakiplere çok fazla göz kırpamasa da, sürüş karakteri ve orta güçlü motoru ile rakipleri birazcık daha daralıyor. Bunun yanı sıra 2 çeker, 4 çeker, manuel veya CVT olanakları mevcut.

 

 

Tasarım olarak kaslı ve hırçın göründüğü aşikar. Özellikle ön yüzünde kullanılan büyük farlar, büyük ızgara, büyük logo aracı güçlü gösteriyor. Benim en beğendiğim kısmı ise profilden bakıldığında ortaya çıkıyor. Keskin bir hat omuz çizgisini arkaya doğru tamamlıyor. 18 inçlik jantlar kontrast renklerle oldukça şık görünüyor. Marşpiyelerde yer alan karbon görünümlü detaylar ve kırmızı şerit de aracın sportif yanına vurgu yapan unsurlardan.

 

 

Arkasına geçtiğimizde ise Japonların sevdiği uçuk kaçık tasarım dili bizi selamlıyor. Buraya tam anlamıyla çirkin demek pek mümkün olmasa da farklı demek yerinde olacaktır. Ayrıca karakteristik olduğu da aşikar. Bana açıkçası NFS Underground’da aldığımız Mitsubishi Eclipse’in spoilerini anımsattı bu arka tasarım.

 

 

Tasarım konusu fazla uzatmadan elimizde bir miktar 4 çeker, güçlü sayılabilecek bir motor ve Japon genleri varken biran önce sürüşe çıkmak istiyorum. Eclipse Cross’un kokpitine geçtiğimde ise beklediğimden daha teknolojik geliyor bana. Yer yer göze çarpan karbon görünümlü detaylar, vitesin yanında yer alan touchpad, anlaşılır ve kullanışlı multimedya ekranı gibi özelliklerle karşılaşınca birazcık kokpiti çözmeye odaklanıyorum. Km göstergesi ise rakiplerinden çok fazla geride olmasa da bu konuda segmentin başını 3008 çekerken, analog gösterge ile onun önüne geçmek pek mümkün değil. Yine de TFT ekranı birçok bilgiyi size sunabiliyor. Kokpit hayli kaliteli ve konforlu hissettiriyor. Segment lideri Qashqai’nin birazcık daha sıradan ve artık eskimeye yüz tutmuş multimedya ekranındansa, bu kokpit daha mutlu edici görünüyor. Klima kumandalarının dokusu bile kaliteli hissettiriyor.

 

 

En üst donanım seviyesi ile gelen deri koltuklar da konfora olumlu etki ediyor tabii ki. İki parçalı sunroof da içeride istediğiniz zaman ferah bir ambiyans oluşturmanızı sağlıyor. Teste aldığımız otomobillerde pek fazla arka koltuklara geçip yolculuk etme imkanı bulamıyoruz, sürücü koltuğunda oturmaktan ama Eclipse Cross’un arka koltuklarını özellikle deneyimledim. Öncelikle arka kapılar neredeyse 90 derecelik açıya kadar açılabiliyor. Bu da yaşlı insanların araca iniş binişini, bebek koltuğu kullanıcılarının da rahat etmesini sağlıyor. Arka koltukların kızaklı olması sayesinde de bagaj hacmi birazcık daha büyütülebiliyor.

 

 

Gelelim artık sürüşe. Eclipse Cross’a küçük bir otomobil diyemeyiz, bu yüzden şehir içinde birazcık boyutlarına alışkanlık kazanmanız gerekecektir. Fakat Eclipse Cross’un tam da vitesin yanında yer alan sürüş modu tuşu beni günlerce dürttü. İçimi gıdıkladı. Avuçlarımı kaşındırdı. Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdü. 4 çeker, 163 beygir güç ve 250 Nm tork varken, hatta daha doğrusu elimde bir 4 çeker varken bir an önce araziye çıkmak istedim.

 

 

Daha önceleri rallilerde kullanılan, önü açık bir Göçbeyli etabına doğru yol aldım ve, tıpkı “Yoldan Çık” temalı arazi araçlarının asfalttan birdenbire araziye girdiği reklamları andıran şekilde ormanın içine bulduğum ilk patikadan daldım. 100 metre sonra etabı buldum ve birazcık Eclipse Cross’la kozlarımı paylaştık. Öncelikle aracın dinamiklerini hiç bilmediğim için en sevdiğimiz tuş olan ESP’ye ellemedim. Fakat Gravel moduna çoktan aldım. Limitlerine ulaşmaya çalıştıkça Eclipse Cross beni eğlendirmeye başladı. Birazcık fiziklerini ve dinamiklerini tarttıktan sonra esas eğlenceyi ESP tuşu ile sağladım.

 

 

Öncelikle belirtmeliyim ki, Eclipse Cross bir ralli etabında sizi fazlasıyla eğlendirebilir. Direksiyondan çok fazla net tepkiler beklememekle birlikte, gövde salınımları neredeyse çok az. 4 çekerin karakteri ise ralli etaplarına fazlasıyla yatkın. Viraj öncesi gazı kökleyerek her şeyi harlamışken, direksiyon hamlesi ile Eclipse Cross dönme işlemini başlatıyor, olur da ayağınızı aniden gazdan çekerek lift off yaparsanız suratınızda büyük bir gülümseme oluşuyor. Tabi tam da verdiğiniz kontradan hemen sonra. Viraj içlerinde aynı zamanda toprak üstünde dönemez dediğiniz çoğu yeri 4 çeker sayesinde eğlenceli bir şekilde dönüyor.

 

 

CVT şanzıman bazı anlarda sürüşü törpüleyecek şeyler yapmaya kalksa da, otomobilin dinamikleri bunu telafi ediyor. Birazcık 4 tekerden kaymaya yatkın bir karakter gibi gelse de alıştığınız zaman bunu eğlence tarafına çevirebiliyorsunuz. Süspansiyonların orta sert ayarı bu dinamiklerin en temel nedenlerinden birisi tabi. Fakat bu günlük kullanımda da çok sert bir otomobil kullanacağınız anlamına gelmiyor. Sönümleme işlemleri kabine pek kolay yansımıyor.

 

 

Bu etapta Eclipse Cross’u sürerken, onun yerden yüksek bir SUV olduğunu unutuyorum. Sanki her şeyi yerli yerinde bir ralli otomobili kullanıyormuşçasına dilediğim gibi virajlarda eğlenmek hoşuma gidiyor. Günlerdir de içimde biriktirmiş olduğum sıkıntılar bir bir tekerler ile toprağa akarken işin suyunu kaçırıyorum. Dışarıda hep olgun olgun takılan ama Lunaparka girince çıldıran yetişkinler gibiyim adeta. Yaklaşık 1 saat boyunca Eclipse Cross ile ter attıktan sonra rahatlamış bir şekilde eve dönüyorum.

 

 

Eclipse Cross’un ter damlaları (toz toprak taneleri) her yerini kaplıyor. Ona güzel bir duş aldırırken kahverengiye çalan rengi tekrar can alıcı koyu kırmızıya dönüyor. Beni bu denli kışkırtan Sürüş Modu tuşunda yer alan diğer kışkırtıcı öge ise “Snow” Modu. Fakat ne yazık ki bunu deneyecek hava şartlarını daha yaşamadık. Günlük kullanımızda tabii ki Auto modunda durması gereken sürüş modu, off-road ve toprak üstünde şımarma isteklerinizi Gravel modunda karşılarken, Snow modunda neler yapıyor ben de çok merak ediyorum. Yine de bu modların birazcık pazarlama hilesini olduğunu düşünenleriniz olacaktır fakat ben pek böyle düşünmüyorum. 2 çeker otomobillerde belki çok da bir katkısı olmasa da, 4 çekerin karakterini değiştirebildiği aşikar. Eclipse Cross’un sürüş dinamikleri açısından bu kadar başarılı ve eğlendirici olacağını tahmin etmezdim.

 

 

Peki bu kadar eğlencenin cezası nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Eclipse Cross’un 1.5 litrelik motoruna çok da tutumlu diyemeyiz. Sıkışık İstanbul trafiğinde 8 litre gibi bir değerle dolaşmanız hayli olağan. Önü açık uzun yol sürüşlerinde bu değeri düşürebileceğiniz kesin fakat benim karma test tüketim verim 9 litre civarlarındaydı. Bahsi geçen şımarıklıklarım esnasında ise yol bilgisayarı bana 11 litrelik bir tüketim değeri gösterdi. Hayatın kanunu bu, eğlenirken cebinizin yanmaması artık pek mümkün değil ne yazık ki 🙂

 

Fotoğraflar: Burak Kebapçı

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir