[dropcaps type=’normal’ font_size=’45’ color=’#ed145b’ background_color=” border_color=”]ilk GÖZ ağrısı[/dropcaps]

 

 

 

 

 

 

Hyundai tarihinde ilk hibrit modeli ile hem doğayı daha az kirletmeyi hem de maksimum tasarrufu sağlamayı hedeflerken bizim bir hafta sonumuza konuk oluyor.

 

 

3-4 yıl önce geleceğin teknolojileri diye andığımız gelecek, artık geldi ve bu geleceği yaşıyoruz. Hyundai cephesi de yeni modellerle elini güçlendirmek isterken, inovasyon furyasının bir meyvesi olarak ilk kez doğuştan bir hibrit model üretti. Ioniq tamamen hibrit olma amacıyla üretildi derken tabi ki Ioniq’in elektrikli bir aile olduğunu belirtmekte fayda var. Yani tamamen elektrikli, plug-in hybrid ve kullanmış olduğumuz hibrit olmak üzere 3 farklı elektrifikasyon seçeneği ile üretilen Ioniq marka için fazlasıyla önemli bir model. Türkiye’de ise şimdilik sadece hibrit versiyon satışa sunulmakta.

 

 

Dilerseniz konu hibrit olunca birazcık hibrit sistemin çalışma prensipleri ve yapısından bahsedelim. Hibrit dendiğinde çoğu insan ilk başta anlam veremeyen gözlerle size bakabiliyor. Hibrit, otomobilde hem içten yanmalı bir motorun hem de elektrikli bataryaları bulunan bir motorun, ortak çalışma prensibiyle optimum verimi sağlamasına deniyor. Kendi kendini döndüren bir çark gibi düşünmek gerekirse eğer, elektrikli motor benzinli motordan ve frenler aracılığıyla ortaya çıkan kinetik enerjiden hem enerji geri kazanımını sağlıyor, hem de şarj/deşarj özelliğini kullanarak sonsuz bir rejenerasyon döngüsü gerçekleştiriyor. Plug-in hybrid sistemde ise yine içten yanmalı ve elektrikli motor görev alıyor fakat bu elektrikli motoru ayrıca şarj edebiliyorsunuz. Başlıca bilmeniz gereken farklar bunlar.

 

 

Ioniq üzerinden gitmemiz gerekirse, kullanmış olduğumuz Ioniq’in kalbinde 1.6 litrelik bir benzinli motor ve bataryaları bulunan bir elektrikli motor görev alıyor. Bu elektrikli motor Lityum-İyon Polimer pilleri kullanıyor ve 6 ileri çift kavramalı şanzıman ile gücünü ön tekerleklere aktarıyor. Benzinli motoru 105 beygir, elektrikli motoru 43 beygir güç üretiyor ve toplamda ortaya 148 bg’lik bir güç çıkıyor. Sadece elektrikli motorun kendi başına ürettiği tork değeri ise tam 170 nm. Bunun sonucunda toplam 265 nm’lik bir tork değeri ortaya çıkıyor.

 

 

Motorun çalışma prensibini anladıysak eğer birazcık Ioniq’in tasarımına göz atmamızda fayda var. Ioniq tasarlanırken doğuştan bir elektrikli otomobil olmasına rağmen fazla göz yorucu ve abartı detaylara gidilmemiş. Ne içinde ne de dışında onun bir elektrifikasyon ailesi olduğunu bariz vurgulayan abartı detaylar bulunmuyor. Her şey kararında ayarlanmış. Bunu otomobili ilk gördüğünüz andan itibaren anlıyorsunuz. Evet yapı olarak bir rol modeli var mutlaka, arka kısımda liftback’lere göz kırpıyor. Kokpitte süslü detaylar yerine daha olması gerektiği gibi bir tasarım dili kullanılmış.

 

 

Ülkemizde sadece Elite Plus donanım seviyesiyle alınabilen Ioniq, şık direksiyon simidi, kullanımı kolay 8 inçlik multimedya ekranı, keyless go, ısıtma ve soğutma özelliği bulunan ön deri koltuklar (opsiyonel), hafızalı sürücü koltuğu, active cruise control, sunroof vs. gibi birçok detaya ev sahipliği yapıyor. Özel ses sistemi, temassız şarj özelliği, elektrikli koltuklar, sunroof gibi detaylar ise standart. Hyundai’nin son zamanlarda araçlarında en dikkat ettiği şey ise kesinlikle sürüş pozisyonu. Bu kadar güzel sürüş pozisyonlarını BMW, Mercedes ve Hyundai’nin yeni otomobillerinde buluyorum. Yeni i30 olsun, Ioniq olsun koltuk oldukça alçak konuma alınabilirken, direksiyon da fazlasıyla sportif ve doğru bir şekilde tam kucak hizasına alınabiliyor. Hyundai’nin direksiyon derinlik ayarını sevdiğimi burada belirtmek istiyorum. Aynı zamanda yeni i30’da da fark ettiğim üzere, konsol, ön cam mesafesi ve sürüş pozisyonunuz fazlasıyla içgüdüsel tasarlanmış. Bundan %100 emin olabilirsiniz. Hatta Ioniq’den inip spor bir otomobile bindiğimde bile Ioniq’in sürüş pozisyonunu aramadım değil.

 

 

Ioniq’i kullanırken en çok haşır neşir olmanız gereken ekran ise enerji akışını animasyon olarak gösteren TFT ekranı oluyor. Aynı zamanda multimedya ekranında da bu enerji akışını görebileceğiniz bir animasyon mevcut. Otomobile bindiğiniz andan itibaren eco sürüş başlıyor. Aracı çalıştırdığınız an öncelikle elektrikli motor çalışıyor ve hiç ses çıkmaması sizi “çalışmadı mı acaba” telaşını yaşatıyor. Merak etmeyin bu duruma 2 gün içerisinde alışıyorsunuz.

 

 

Günümüzde kullandığımız otomobiller en çok yakıt tüketimini dur/kalk işlemleri esnasında gerçekleştirir. Hibrit teknoloji bir nevi bunun savaşçısı diyebiliriz. Benzinli motordan aldığı enerji ile pillerini dolduran elektrikli motor, siz sıfırdan kalkarken en büyük yükü benzinli motordan alıyor ve tüm ivmelenme işlemini kendisi hallediyor. Yani siz belli bir hıza çıkana kadar benzinli motoru kullanmadığınızı düşünebilirsiniz.

 

 

Fakat ortak çalışma prensibinin her zaman önde olduğunu ve bu benzinli motor, elektrikli motor kullanımının tamamen sizin sağ ayağınıza bağlı olduğunu unutmayın. Bunu gözetebilmeniz için de zaten km göstergesinde bir devir saati yerine, Charge, Eco ve Power kısımları bulunan bir gösterge bulunuyor. Sağ ayağınız nazikçe davrandığı sürece bu gösterge Eco kısmında uzunca bir süre duruyor. Ayağınızı gazdan çekip frene bastığınızda ise Charge süresi başlıyor. Eğer tam güç isterseniz de gaza sonuna kadar basarak göstergeyi Power diliminde görebiliyorsunuz. Sakin kullanmak yerine gaz tepkisi birazcık daha iyileşsin derseniz de zaten vites topuzuyla sürüşü sport moda alabiliyorsunuz. Sıfırdan kalktıktan sonra belli bir hıza çıktığınızda 2 motor da ortak kullanılmaya başlıyor.

 

 

Hyundai’nin ilk denemesi için fazlasıyla zeki bir hibrit ortaya çıkarmış olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Zira bunu sürüş esnasında kesinlikle anlayabilirsiniz. Belli bir hıza çıkıp sabit hızlarda seyir ederken de benzinli motoru devreden çıkarıp sadece elektrikli motorla ilerleyebilen Ioniq bugüne kadar fabrika verisine en çok yaklaştığım değeri bana sundu. Fabrika verisinde 3.9 litre yakıt tüketim değeri gösteren Ioniq ile, sıkışık İstanbul trafiğinde 4.1 litrelik bir tüketim değeri elde ettim. Üstelik bunun için özel bir çaba sarf etmedim. Aracı aldığım gün full depo ile bana 900 km civarı menzil gösteriyordu. 800 km kadar yol yaptıktan sonra halen menzilin 3 haneli rakamlarda kaldığını görünce son gün birazcık sportif kullandım.

 

 

Ioniq hibrit bir otomobil olmasına karşılık bataryaların nerede bulunduğu hakkında kafanızda soru işaretleri oluşabilir. Bataryalar hiçbir şekilde otomobilde bulunan kullanım alanlarını etkilemiyor. Arka koltuk altlarına yerleştirilen bataryalar sayesinde otomobilin ağırlık dengesi daha da tutarlı. 1450 kg ağırlığa sahip olan Ioniq sürüş esnasında bu ağırlığı size mutlaka hissettiriyor fakat çok da hantal kalmıyor. Süspansiyonların sertliği ise şehir içi kullanım için oldukça başarılı. Arkada görev alan bağımsız süspansiyonlar da ön süspansiyonlar da 17 inçlik jantlarla birlikte çalışma sesini size duyurmadan ilerlemeyi başarıyor. Ayrıca 443 litrelik bir bagaj hacmi sunan ve bagaj havuzunun altında çok gözlü saklama alanları bulunduran Ioniq günlük kullanımlar için hem konforlu hem de yakıt konusunda oldukça cimri.

 

Hyundai ilk pilot bölüm için oldukça başarılı bir model ortaya çıkarmış. Konforlu, ekonomik, geniş, üstelik doğa dostu. Bu otomobile sahip olmak isterseniz de 2017 fiyat etiketleri 142.000 TL civarında yer alıyor. 2018 fiyatları ise 184.700 TL. Bu donanım seviyesinde bir otomobil için neredeyse uygun bir fiyat dilimi diyebilecek olsak da, umarız vergi sistemimiz doğayı ne kadar kirlettiğimizle alakalı bir yöne doğru gider de günlük aile kullanımına fazlasıyla uygun bu otomobilleri daha fazla tercih etme sebeplerimiz olur. Bir ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir otomobil olarak Hyundai Ioniq gözümde yüksek puanlar alıyor. Fiyat konusu ise artık hassas ve yorumsuz olduğumuz konu olarak köşeye çekiliyor.

 

Fotoğraflar: Burak KEBAPÇI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir